İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde bir özel okulda müdür olarak görev yapan İbrahim Oktugan’ın bir öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürülmesinin ardından eğitim sendikaları Osmancık'ta iş bıraktı.

Osmancık Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir araya gelen eğitimciler, meslektaşlarının öldürülmesini protesto ederek şiddet olaylarına karşı önlem alınmasını talep etti.

5 bin 220 kişilik yurt inşaatında sona doğru 5 bin 220 kişilik yurt inşaatında sona doğru

Eyleme, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), Türk Eğitim-Sen temsilcileri ve sendika üyesi öğretmenler katıldı.

“Yeter Artık, İtibarsızlaştırıldık, Darp edildik, Sonunda Öldürüldük, Ötesi Var Mı?”, "Eğitimciye Şiddete Hayır" pankartlarının açıldığı, “Mesleğime Kan Değdi”, “Bilgi Işığında Şiddete Yer Yok”, “Öğretmenlerimiz Işığımızdır, Karatmayın”, “Eğitimde Şiddete Hayır, “Öğretmene Şiddet, Geleceğe İhanettir" yazılı dövizlerin taşındığı eylemde Eğitim-Sen İlçe Temscilsi İsmail Bülbül, Eğitim-İş Sendikası İlçe Temcilcisi Erdem Eliçorak ve Türk Eğitim-Sen İlçe Temsilcisi Mustafa Potuk birer konuşma yaptı.

Osmancık'ta Öğretmenler 'Can Güvenliği Için' Iş Bıraktı (2)

BÜLBÜL; “CİMER UYGULAMASI VELİLERİN ELİNDE SOPAYA DÖNÜŞTÜ”

Eğitim-Sen İlçe Temsilcisi İsmail Bülbül konuşmasında, okullarda yaşanan şiddetin sona ermesini ve can güvenliklerinin sağlanmasını talep ederek Milli Eğitim Bakanlığı'nın hareket geçmesini ve önlem almasını istedi.

Bülbül, konuşmasını şöyle sürdürdü; "Toplum olarak hayatımızın her aşamasında, evde sokakta, is yerlerinde her gün karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusunun uzun süredir okullarımızı da sarmalamış olması çok sayıda meslektaşımızın şiddetin hedef haline gelmesine neden olmaktadır. Öncelikle kabul etmek gerekir ki okullarımızın sık sık şiddet haberleriyle gündeme gelmesinde basta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere tüm yetkililerin, hatta toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğu vardır. Toplum olarak hayatımızın her aşamasında yer alan şiddet olgusu, eğitim kurumlarını, okullarımızı ve öğretmenlerimizi de hedef almış durumdadır.

Osmancık'ta Öğretmenler 'Can Güvenliği Için' Iş Bıraktı (3)

CİMER uygulamasının velilerin elinde bir sopaya dönüştürülmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli / öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.

Eğitim kurumlarında eğitim emekçilerinin can güvenliğin sağlanması gerekmektedir. Okullarda şiddet olaylarının son bulması için Milli Eğitim Bakanlığını acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.

Eğitim emekçilerine yönelik şiddet konusunda Eğitim- Sen olarak başta eğitim sendikaları olmak üzere, tüm demokratik kamuoyunu birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

Eğitim-Sen olarak İbrahim Oktugan öğretmenimizin ailesi başta olmak üzere tüm meslektaşlarımıza ve eğitim camiasına baş sağlığı diliyor, okulda yaşanan şiddetin sona ermesini ve can güvenliğinizin sağlanmasını talep ediyoruz.”dedi.

ELİÇORAK; “İTİBARDAN TASARRUF OLMUYOR DA, GÜVENLİKTEN OLUR MU?”

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) İlçe Temsilcisi Erdem Eliçorak, “Gerekli adımların atılması için daha kaç eğitimci emekçisinin, kaç öğrencinin can vermesi gerekiyor?” diye sorarak, can güvenliğinin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmediklerini söyledi.

“Okulda şiddet olaylarındaki korku güç tırmanışı engellemek için atılması gereken acil adımlar vardır” diyen Eliçorak konuşmasında şunları kaydetti; “Savaşlarda bile hedef alınmaması üzerine, uluslararası anlaşmaları olan dünyanın en güvenli mekanları olması gereken okullar Türkiye'de şiddet sarmalının kucağına düşmüştür.

İstanbul, Eyüp Sultan'daki özel bir eğitim lisesinde öğretmenlik yapan İbrahim Oktugan silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirmiştir.

Okuluyla, öğretmeniyle ve müdürüyle yaşadığı sorunlar nedeniyle yönetmelikler çerçevesinde okuldan atılan Iraklı bir öğrenci, beş ay önce atıldığı okula silahla girmiş ve okul müdürü makam odasında kurşun yağmuruna tutmuştur.

Osmancık'ta Öğretmenler 'Can Güvenliği Için' Iş Bıraktı (4)

Şimdi Eğitim- İŞ olarak soruyoruz.

İtibardan tasarruf olmuyor da, güvenlikten olur mu?

Gerekli adımların atılması için daha kaç eğitimci emekçisinin, kaç öğrencinin can vermesi gerekiyor?

İktidarın plansızlığı sebebiyle ülkenin demokratik yapısı ve güvenliği ciddi risk altındadır.

Planlama ve rehabilitasyon süreçleri sağlıklı işletilemediği için güvenlik anlamında ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Bu güvenlik açığının faturası bizlerin canımı olacaktır.

Bu sorulara yanıt vermeden bizler başsağlığı dileyecek hiçbir yöneticinin samimiyetine ve ciddiyetine güvenmiyoruz.

Öğretmenler çalışmıyor ya da çok rahat çalışıyor gibi yalan bir algıya toplumda yaymaya çalışıp böylece öğretmenin hakkını gasp ederken daha az itiraz gelmesi için uğraşan iktidar, liyakatsizce atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullanan her fırsatta bir eğitim emekçisini aşağılamaya çalışan mülki amirler, öğretmenlerin uzmanlıklarını görmezden gelen kendi alanlarına dair getirdiği önerilere bile kulak tıkayan eğitimin ve mesleki tecrübesini basitçe küçümseyen, öğretmenin eğitimin mimarı olduğunu idrakinde olamayan yönetim zihniyeti.

Bugün eğitim emekçilerinin kendilerinin ve öğrencilerin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması en çok sizlerin eseridir.

Yandaş bürokratlara, üçer beşer maaş dağıtmak için, halk yoksulluktan kırılırken, itibar sözlerini yutturmaya çalıştığınız şatafat için Diyanetin garajındaki araç filosuna Avrupa ülkelerinin başbakanlarında bile olmayan araçlardan yenilerini katmak için bulduğunuz o paralar, okullarımızda öğrencilerimizin önünde birer öğün yemek kadrolu temizlik ve güvenlik personeline dönüşebilirdi.

Bu tabloyu kabul etmiyoruz.

“BİZLER BAŞÖĞRETMENİN EĞİTİM NEFERLERİYİZ.”

Bu ülkeyi kuran başöğretmen eğitim emekçilerine gelecek nesilleri emanet edecek kadar çok güveniyordu. Bu ülke dünyada bir başöğretmeni kurduğu tek ülke.

Daha yeni kurulmuş bir cumhuriyet iken bile sanayi, demokrasi ile eğitimin, ülkenin kalkınması için eş değer tutulduğu bir ülke.

Şimdi bu ülkede eğitim emekçisinin zor görülmesini, emeğinin ve hatta canının içe sayılmasını kabul etmiyoruz.

Bizler başöğretmenin eğitim neferleriyiz.

Kendi değerimizi biliyor, itibarımızı, haklarımızı, canımızı, canımızı parçası olan öğrencilerimize sahip çıkıyoruz.

Eğitim- İŞ olarak altını çiziyoruz.

 “EĞİTİMDE ŞİDDET YASASI ACİLEN ÇIKARILMALIDIR”

Okulda şiddet olaylarındaki korku güç tırmanışı engellemek için atılması gereken acil adımlar vardır.

Eğitimde şiddet yasası acilen çıkarılmalıdır.

Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar arasında caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.

Özel ya da devlet okulları ayrılmaksızın tüm okulların güvenliği derhal sağlanmalıdır.

Devlet yönetenleri hem devlet okullarını güvenli hale getirmeli, kadrolu güvenlik personelini atamalı ve giriş kapılarına dedektörler koymalıdır.

Özel okullarda aynı güvenlik önlemlerini alması şart koşulmalı ve bir konuda sıkça denetimler yapılmalıdır.

İçinde bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içerikle dolduran müfredat yerine şiddetin çağ dışı, yanlış olduğunu öğreten toplumsal yaşam dersleri için programlar hazırlanmalı.

Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyoruz.

Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!

Artık yeter”dedi.

POTUK; “EĞİTİMDE ŞİDDET YASASI ÇIKARILSIN!”

Eğitimde şiddet yasasının çıkarılmasını isteyen Türk Eğitim-Sen İlçe Temsilsin Mustafa Potuk; “Disiplin yönetmeliklerinin yetersizliği, eğitimcilerin itibarını zedeleyen ve sadece adı değişen öğretmeni şikayet hatları, öğretmenlik mesleğinin mülakat, torpilli yönetici görevlendirmeleri, rotasyon, performans, şeffaf olmayan ödül ve ceza gibi uygulamalarla rencide edilmesi, hem ekonomik ve sosyal hem de özlük haklarının gasp edilmesi, eğitimcilerimizi tahkir eden yayın, tutum ve açıklamalar, “eti senin kemiği benim” şeklindeki güven ve teslimiyet anlayışının çok gerilerde kalmasının tüm bu şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır. ”dedi.

Eğitimde şiddetin önlenmesi, etkili ve caydırıcı tedbirler geliştirilmesi, eğitim çalışanlarının güvenli bir ortamda çalışmasının yasal koruma altına alınması amacıyla Türk Eğitim-Sen’in hem 2019 hem de 2023 yıllarında iki kez kanun teklifi hazırlayarak, milletvekilleri aracılığıyla TBMM’ye ilettiği hatırlatan Potuk, Eğitimde Şiddet Yasası’nın bir an önce çıkarılmasını istedi.

Potuk, Meclis Araştırma Komisyonu kurulması, Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmesinin de Türk Eğitim-Sen’in öncelikli taleplerinden olduğunu ifade etti.

Osmancık'ta Öğretmenler 'Can Güvenliği Için' Iş Bıraktı (1)

“EĞİTİMDE ŞİDDETE YÖNELİK ÖZEL BİR POLİTİKA GELİŞTİRMESİNİ İSTİYORUZ”

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili yasal düzenlemenin yer alması gerektiğini belirten Potuk;“Eğitimde şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemenin yer almadığı bir ÖMK’yı hiçbir surette kabul etmiyoruz! Üstelik bu da yetmez! diyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka kamu/özel ayrımı yapmadan eğitimde şiddete yönelik özel bir politika geliştirmesini istiyoruz” dedi.

Okullarda rehberlik birimlerinin daha etkin hale getirilmesi, rehber öğretmen sayılarının artırılmasını talep eden Potuk, “Eğitim çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen itibar suikastları son bulmalı, statü kaybı önlenmeli, rehber öğretmen sayısı artırılmalı, siyasiler, sanatçılar, sporcular gibi topluma rol model olan insanların eğitim çalışanları ile birlikte görünürlükleri artırılmalı, yazılı, görsel ve sosyal medya haberlerinde kullanılan “dil”e özen gösterilmeli, eğitimde şiddeti önlemeye yönelik etkin kamu spotları hazırlanmalı, öğrenciler arasında çeteleşme, madde bağımlılığı gibi şiddeti de beraberinde getiren davranışlar için etkili tedbirler geliştirilmelidir. Özellikle okullarımızdaki rehberlik birimlerinin daha etkin hale getirilmesi gerekirken, bu noktada 100 öğrenciye bir rehber öğretmen düşmesi sağlanmalıdır” ifadelerine yer verdi.

Türk eğitimcileri olarak şiddetle sonuna kadar mücadele edeceklerini belirten Potuk; “Eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddet aslında geleceğimize sıkılan kurşundur!

Bu nedenle geleceğimizin karartılmasına müsaade etmeyeceğiz, şiddete müsamaha göstermeyeceğiz. Türk eğitimcileri olarak şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Vandallara teslim olmayacak, bu vahşet olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirler alınana kadar konuyu gündemde tutmayı ve farkındalık oluşturmayı sürdüreceğiz. Eğitimcilerimizin can güvenliğinin sağlandığı çalışma ortamlarına kavuşması en büyük temennimizdir.”dedi.

Ailelere ve tüm topluma da çağrıda bulunan Potuk, “Öğretmenlere verdiğimiz değer çocuklarımızın geleceğine yönelik verdiğimiz kıymettir. Bu bilinçle hareket etmek Milli Bir Ödevdir! Milli Bir Görevdir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Editör: İlkay Sever