Pazar akşamı, Yüksek Seçim Kuruluna verilen Milletvekili aday listeleri ile ortalık, bir anda köpüğü sönmüş ayran gibi oldu. Kendini vazgeçilmez zannedilen birçok kişi liste dışı kalmış, bu durumu sindiremeyenler, büyük bir bunalım yaşamışlardır. Partilerin kendilerini yenilemeleri gerekiyordu. Bir il başkan yardımcısı ile yaptığım sohbette bu rüzgârın esmeye başladığını hissetmiştim. Öyle de oldu. Özellikle Ak Parti’nin % 65’e varan yeni kadrolar ile seçime girmesi, durumu iyi analiz ettiklerini gösterir. En akıllı hareket edenler ise Millet İttifakı ile seçime giren, sonra da CHP’nin kanatları altında seçime giden partiler yapmıştır. Çünkü aldıkları oy ile hüsrana uğrayacak olan bu partiler, hiç olmazsa bir beş sene daha, ağalıklarını sürdürme şansları doğmuştur. Malumdur ki, kurulup, en az 41 ilde örgütlenen ve ilk seçimde ki hüsrana uğramaları ile kaybolup giden birçok parti vardır. Bunlar ise şimdilik, en azında stabil kalmayı başaracaklarını düşünmektedirler. Ama halk öyle düşünmemektedir. Halk, vizyonu, misyonu olan partilerle yoluna devam etmek istemektedir. Biz Türk milleti olarak, lider odaklı toplumlarız. Örneğin İngiltere, kurum odaklı bir toplumdur ve bir başbakan ya da bakanın değişmesi onlar için bir şey ifade etmez. Ama biz de lider yoksa o kurumda yoktur. Siz hiç ‘’Ben çekiliyorum; yerime bu genci bırakıyorum.’’ diyen bir parti genel başkanı gördünüz mü? Hepsi ayakta vefat etmişlerdir. Bir diğer konu ise temayül yoklamalarıdır. Ne kadar geçerlidir bilinmez ama temayül yoklamalarının tam olarak gerçeği yansıtmadığı bir gerçektir. Güçlü ve sistemi ayarlayabilen, ön plana çıkmaktadır. Ama bu sefer partilerin çok önceden bir hazırlık içinde oldukları görülmektedir. Yani temayül falan değil; kafada listeler hazırdı; diye düşünüyorum. Bu seçimin kaybedeni ise maalesef çok iyi başlayan fakat yaptıkları hatalarla, düzeltiyorum, genel başkanlarının fevri tutumları ile kaybedeni İYİ PARTİ olacaktır. Bunu dediğim için hemen saldırıya geçenler olacaktır. Ancak, görünen köy de kılavuz istemez. Geri dönüşü olmayan laflar ile erlik taslayan, Gazi Mecliste mermi şovları yapan genel başkan, bırakın karizmasını, her yerinden darbe almıştır. Bu da her geçen gün partisinin dibe vurmasına neden olmuştur. Bu yazıyı yazarken, ciddi istifalar gelmekteydi. Atalarımız, büyük lokma ye, büyük laf etme diye boşuna dememişlerdir. Bu seçimler güzel olacak, birçok aday gösterilmeyen milletvekili, şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekir. Tabi ki, dünyanın sonu değildir. Ancak, bu siyaset illeti bir bulaştın mı, kolay kolay insanın yapısından çıkmamaktadır. Bu arada MHP’den de biraz bahsetmek gerekir. Duruşunu şu ana kadar hiç değiştirmeyen Sayın Devlet Bahçeli, bu dönemin kazananlarındandır. Oy oranının hızla yükseldiği görülmektedir. Hatta % 12 diye sonuç açıklayan anket kuruluşları da vardır. Ben onları çok kayla almasam da, bir dönüşün olduğu görülmektedir. Öldü bitti diyenler, ayakta olduğunu gördükçe, yanına doğru bir yaklaşım olacaktır. Türk siyasetinin en dirayetli kişisi ise Muharrem İnce’dir. İçten, dışta, sağdan, solda ne kadar düşmanı varsa, o kadar da dostu olmuştur. Bu kadar saldırıya dayanmak her baba yiğidin harcı değildir. En son muhaliflerin ‘’Gece 3.20’de askeri helikopter ile saraya sahura gitti; yok beşli çetenin ikisi ciddi yardım yapıyor.’’ diyerek yeni bir saldırı başlattılar. Muharrem İnce, kendisine mektup yazan 107 milletvekiline verdiği cevapta; ‘’Evet sizinle siyaset yaptık; dostlarımsınız, amma bana bu kadar MOBBİNG uygulanırken neredeydiniz? Ben şu anda başka bir partinin genel başkanıyım…’’ diyerek, kendini hatırlatmıştır. Partiden kovulan Fikri Sağlar bile, ikna odaları kurduysa, demek ki, bazı sıkıntılar var. Sonuç olarak, herkes dersine iyi çalışmış. Kendilerine göre yeni bir sistem kurmuşlar. Hayırlı olsun. Değerli hemşerilerim. Malumunuz, gazetemiz hafta da iki gün çıkmaya başladı. Bizde azimle bu çalışmaya destek vermeye çalışıyoruz. Salı günü siyaset ve uluslararası ilişkiler konusunda yazmaya çalışırken, Cuma günü ise tarih ve ekonomi sohbetleri yapacağız. Selam ve saygılarımla…