Benim için en güzel mevsimlerden biridir Sonbahar; Çünkü…Renkler cıvıldaşır onda; artık yeşilin yanına kızıl, sıcak kahverengi ve sarı tonlar eklenmiştir.

Sonbahar geldi diyelim artık ve yağmurlarda başlıyor!

Benim için en güzel mevsimlerden biridir Sonbahar; Çünkü…Renkler cıvıldaşır onda; artık yeşilin yanına kızıl, sıcak kahverengi ve sarı tonlar eklenmiştir. Güneşin arsız pırıltıları ile kızıllaşan bu yapraklar renk cümbüşü kazandırır hayatın manzarasına. Yeni bir pencereden bakma zamanıdır artık dünyaya; şairlerin, aşıkların gözünde açılan pencereden.

Tatlı bir hüzün dolar yüreklere, insanın içini ürperten hafif bir esintiyle. Her biri farklı dünyalara açılan gözlerle camlardan bakanlar görülür. Çizgiler arttıkça yüzlerde bu güzel mevsimin anlamı farklıdır, anlattığı da..

Yağmurun tadına varmak bu mevsim için geçerlidir. Yağmur kokan sokaklarda yere düşen damlaları seyretmek, hayatı düşünmek, hayatın anlamını düşünmek. Bir ses duyulur sessizliğin ortasında, doludizgin hayallere yol verme vaktidir artık. Kimi zaman ıslak titreyen sokaklarda, kimi zaman sıcak loş odalarda... Kâh solgun, kâh neşeli gölgeler gezinir tecrübeyle olgunlaşan yıllarda.

Düşen her yaprak dün gibi yaşananları hatırlatır. Geride kalan boşluk ise bir daha o yıllara dönüşün olmayacağını. Düşen o yapraklar gibi, yılların bıraktığı o gözeneklerden yeni fikirler taze sevgiler yemyeşil fışkırabilsin diye farkında olmak, farkına varmak bu mevsimde, bu mevsimin.

Sonbahar bir yanda soğuk günleri hatırlatan, ömrün son demlerini yansıtan, diğer yanda tarafsızlığın, huzurun ve tadına doyum olmayan güzellikleri sere serpe önümüze buyur eden mevsim. Seninle olmak ne güzel, seninle güzellikleri paylaşmak, yakmayan güneşi hissetmek, üşütmeyen esintilerle kucaklaşmak, yağmurla arkadaş olmak; şemsiye altında ya da yavaş yavaş bilinmeyeni düşünerek ıslanmak!

Kısacası Sonbahar doğanın akşamı ve en rahat anıdır. Sonbaharda tıpkı tüm canlılar gibi doğada günün tüm yorucu telaşından sonra soyunup yorgunluğunu atar kendi akşamında!

Sonbahar. Hüzün kadar tatlı, hüzün kadar buruk güzel mevsimsin! Kendimle, o’nun la özdeşleştirdiğim. Benim çay, beklenenin şeker olacağı tek mevsimim!

Son kez!

Demiştik oysa: Eminim biz de ağaçların kurumuş yaprakları gibi dökebiliriz eski fikirleri; içimizi çürüten nefretleri ve yeniden çıplak ve sıfırdan doğmayı deneyebiliriz bu güzelim Eylül'de… Deneriz ki! Bizim de döktüğümüz sararmış kurumuş duyguların, nefretlerin açtığı gözeneklerden yeni dallar; yeni fikirler ve taze sevgiler yemyeşil fışkırabilsin diye...

Ve Yaz’ın yüzüne bile bakmadığımız, ihanetle terk ettiğimiz bir kâse çorbanın, bir bardak çayın bize küsmediğini, kıymetini hatırlatan Kasım Ay’ı da içten içe gülümseyecek ve öykünmenin ötesinde bir dize belirecek buğulu camlarda!

‘’Kavuşalım diye vardı o Eylül sabahları,

Gülümseyelim diye var Sonbahar yağmurları’’

Saygı, sevgi ve muhabbetle!